Explore the latest books of this year!
Bookbot

Canan Tan

    Canan Tan, a pharmacy graduate, writes with a lightness of touch and a keen sense of humor. Her works, which often incorporate humorous elements, distinguish her as one of the pioneering female Turkish authors in the genre. Tan possesses a knack for commenting on current events with wit and a unique perspective, engaging readers through her distinctive style. Her contributions to various publications and literary contests highlight her versatility and profound command of language.

    Piraye
    Eroinle Dans
    Pembe ve Yusuf
    Iz (Cep Boy)
    Hasret
    En son yürekler ölür
    • 2019

      Taciz, tecavüz, şiddet mağduru 20 kadının hikayesi… Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde - Hacı Bektaş Veli

      Issiz Kadinlar Sokagi
    • 2018
    • 2017

      Şiirce

      • 112 pages
      • 4 hours of reading

      GECELER Canı yanmış Sensiz gecelere sordum uykularımı “Firar etti” dediler Kulaklarından tutup geri getirmeyi denedim Başaramadım... Canı yanmış o gecelerde Ben de yandım… (Tanıtım Bülteninden)

      Şiirce
    • 2016

      Kelepçe

      • 208 pages
      • 8 hours of reading
      3.6(237)Add rating

      Şeytan bir kere girmeyegörsün insanın içine Yaptırmayacağı iş yoktur sahibine... Yeter, Mimoza, Gonca, Beyza, Sultan, Zeyno, Merve... Ve diğerleri... Bir avuç kader mahkûmu kadın! "Büyük konuşmasın hiç kimse! 'Böyle bir olay benim başıma gelmez!' demesin. 'Asla' diye başlayan cümleler kurmasın. Hiç ummadığınız bir anda, kapkara bir çukurun dibinde bulabilirsiniz kendinizi. Tıpkı benim gibi..." diyor Beyza. Bir de Mine var aralarında. Dört duvarın dışında bambaşka bir dünyanın olduğundan habersiz, anasının yatağını, yemeğini ve günahını paylaşan, "Hiç uçurtma uçurmadım ben Kumdan kaleler yapmadım hiç Sokaklarda oynayamadım Çocuğum ben ama Çocukluğumu yaşayamadım!" diyen ve eksik büyüyen bir çocuk. Her birinin ayrı bir hikâyesi var. İç burkan, hüzünlü; ama bir o kadar da heyecan verici ve çarpıcı…

      Kelepçe
    • 2014

      Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini... Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...

      Iz (Cep Boy)
    • 2014

      Pembe ve Yusuf

      • 295 pages
      • 11 hours of reading
      3.9(24)Add rating

      Ne benim sözüm geçer bu iklimdeNe de seninBöyle gelmiş böyle giderSon söz TÖRE’nin!Birbirlerine delicesine düşkün iki kardeşin,Pembe ile Yusuf’un sızılı ve çarpıcı öyküsü.Ezenler ve ezilenlerin amansız savaşımı.Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın değişmez kaderi...Törenin kara gölgesi renklerin üzerine çökerken, içlerinde en gariban gördüğü “pembe”ye vermişti önceliği.Soluğu kesildi “pembe”nin, beti benzi attı. Güzelim rengini yitiriverdi. Varlığını sürdürmekle yok olmak arasındaki ince çizgide asılı kaldı.Tıpkı yaşamın içindeki gerçek PEMBE’ler gibi...

      Pembe ve Yusuf
    • 2013

      Hasret

      • 350 pages
      • 13 hours of reading
      3.9(38)Add rating

      butun acilara karsin hayat icimize bir nota birakir yaen bitik gunumuzde direnme notasinibir zarfa mi koyar bir deniz cirpintisiyla mi savurur yuzumuzenese ususur hayatimiza birden guc asilar iyi gucturbasegdirmeyen umut altin kafesindencikiverir dolasir tepemizde

      Hasret
    • 2011

      Iz

      • 395 pages
      • 14 hours of reading
      3.5(605)Add rating

      Yakın çevremizde benzerlerini görebileceğimiz gerçeklikte bir baba-kız öyküsü... Babasına hayran Verda, hatta âşık. Biricik kahramanım diyor onun için. Ne var ki, yıllar önce annesiyle babasının boşanmasından sonra ayrı düşmüşler birbirlerine. Çatışmışlar, çelişmişler ama sevgileri içten içe hep sürmüş. Kariyerinde zirveye ulaşmış ünlü avukat Vedat Karacan'ın intiharıyla başlıyor öykü. Bu beklenmedik ölümün ardında yatan gizi çözmek Verda'ya düşmektedir. Geriye dönüp baktığında yüzleştiği keşke'leriyle, pişmanlıklarıyla ve içini kavuran devasa bir özlemle sürecektir babasının izini... Minicik çocuk ellerimi avucunun içine hapsettiğinde, yüreğim yüreğinde eriyordu babacığım. Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim... Soluk soluğa okuyacağınız, farklı bir Canan Tan romanı...

      Iz
    • 2009

      En son yürekler ölür

      • 423 pages
      • 15 hours of reading

      Bu kez yazar, ask'in yani sira organ nakli konusuna da dokundurmus kalemini. Yasamla olumun kiyasiya savastigi yol ayriminda ge-cen carpici bir oyku. Yani basimizda yasaniyormuscasina gercek... "Sen, gozlerinden atesler sacarak, zehirli oklarini bana yoneltirken, ben sana sik oldum Nehir...""Sen, tum satafatli tanimlardan siyrilip en dogal halinle, yaramazlik yapan cocuklar gibi boynunu bukmus bagislanmayi beklerken, ben sana sik oldum Deniz..." Yureklere dusen ilk kivilcimlar... Sonsuza dek surecegine inanilan ask, mutluluk... Ve o ugursuz kaza! Kadinin belleginde kalan son sozcukler... "Siki tutun Nehir!..."

      En son yürekler ölür
    • 2008

      Eroinle Dans

      • 400 pages
      • 14 hours of reading

      "Çok şaşıracaksın ama... Sana olan tutsaklığım buraya kadar Eroin! Vedalaşmamızın zamanı geldi. Her şey ne güzel başlamıştı oysa... Yepyeni ufuklar açmıştın önüme. Bulutların üzerine çıkarıp özgür bırakmıştın beni. Bambaşka bir özgürlüktü bu; çevremdekilerden farklı kılan, sıkı sıkıya bağlanmaya değer, çekici, vazgeçilmesi güç bir büyü... Asıl tutulduğum da buydu galiba. Eros, dedim sana! Aşk tanrım oldun benim. Mutluydum kollarında... Beni dansa kaldırdığında, geri çeviremedim; tam tersine havalar uçtum sevincimden... Ayaklarımızın uyumu harikaydı. Bana bırakmıştın kendini, istediğim gibi yönetebiliyordum seni. Hep böyle sürecek sandım..." "... Tüm sorumluluğu sana yüklemek haksızlık olur. Nereye sürüklendiğim belliydi, gene de koştum peşinden. Canımdaki canı çekip alman da ders olmadı bana. Senden kaçarken, sana sığındım. Yaptığımızın ölüm dansı olduğunu bile bile, kollarındaki sarhoşluğumu sürdürdüğüm için, ben de en az senin kadar suçlu değil miyim? Ama bitti artık... Ölüm dansı tek kişiliktir! Bundan sonrasından bana eşlik edemeyeceksin. Ölümüm senin elinden olmayacak Eroin! Bu zevki tattırmayacağım sana..." Eroinle ölümüne dans! Bitti, deseniz de bir yerlerde sürüyor hala. Değişen, yalnızca dans edenler...

      Eroinle Dans